Boş bir holde yan yana dizilmiş kapılar.

Hayallerine emek veren gençleri her ne kadar desteklesek de konu meslek seçimi olduğunda işler biraz değişir. Çünkü bazı hayaller vardır ki reele dökülemeyecek kadar uçuktur. Böylesi hayallere kendini kaptıran gençler kör topal bir halde maceraya atılırlar. Hedefe yalnızca kendi çizdikleri yoldan ulaşabileceklerini zannederler. Ancak, piyasa koşulları Postal 2 küreği gibi enselerine inince Türkiye gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalırlar.

Gençler yapıları gereği abartıyı severler. Zaten motivasyonlarının kaynağı da budur. Fakat saf abartıya dayanan bir motivasyon, gerçeklerle inançların yer değiştirmesine neden olur. Dolayısıyla en olmadık hayaller bile olabilitesi varmış gibi algılanır.

Ülkenin gerçekleriyle moral bozmak yerine uzak geleceğe yani güzel günlere odaklanan gençler, çevreden gelen uyarıları dikkate almazlar. Aksine bu uyarılara karşı yoğun bir direnç gösterirler. Sanki bir tarikatın peşinden gidercesine en mükemmel motivasyonla en büyük bataklığa sürüklenirler.

(bkz: Motivasyon Nasıl Korunur?)

Müşterilerine veznenin arkasından servis yapan birkaç tane yorgun garson.

Peki bu körlüğün sebebi nedir? Cevabı basit: Medya… Medya insanları en başından beri hayallerle doldurur. Önümüze sunduğu neredeyse her içerik: “Hayallerinden asla vazgeçme!” mesajı içerir. Pixar ve türevleri, umut dolu animasyonlarına her sene bir yenisini eklerler. Bir bulaşık makinesinin müzik seti olabileceğine bizi inandırırlar. Sonuçta bu evrende imkansız diye bir şey yoktur.

Küçüklüğümüzden beri bu bombardımana maruz kaldığımızdan hayallerimizi de o evrenin gerçekliğine göre formülize ederiz. Artık babamızın her sabah yaptığı gibi sıkıcı işlere gidip gelmemize gerek yoktur. Çünkü o, hayalleri olmayan sıkıcı bir yaşlıyken biz, Pixar’ın lambasıyla aydınlanmış dahi bir gencizdir.

(bkz: Mavi Hap Rüyası)

Asla Pes Etmemeliyim Düşüncesi

Evet, hayaller güzeldir. Bize hayat amacı verirler, ama burada çok dikkatli olmak gerekir. Çünkü medya, kişiyi körü körüne hayal peşinde koşmaya programlar. Hayalleri tartmak, onları optimize etmek ve reel planlara dökmek bu konsepte yoktur. Varsa yoksa fedakarlık, takıntı ve bol keseden yatırım vardır. Tıpkı oneitis sendromu gibi.

(bkz: Oneitis Sendromu Nedir?)

Jartiyeriyle konser veren bir “diva” bile Oscar konuşması yaparken “Hayallerinden asla vazgeçme!” der. Ama bizim hayalimizin ne olduğunu düşünmez bile. Belki biz, işçi emeklisi babamızın evinde kutu açılımı videosu çekmek istiyoruz. (Hem de 30 yaşındayken.)

Rengarenk konser ışıklarının altında duran eski tarz bir radyo mikrofonu.

Sonuçta hayallerin bir sınırı yoktur. Yozgat’ta yaşarken cinsiyet değiştirip kadın olmayı da isteyebilirdik. Sizce bu yolda pes etmemek ve sonuna kadar diretmek ne kadar mantıklı?

Anlaşıldığı gibi “Hayallerinin peşini bırakma!” lafı, içi boş bir laf. İki dakikalık ego tatmini için bol keseden sallanmış bir slogan. Çünkü bu tür gazlamaları yapan kişinin herhangi bir sorumluluğu yok.

Öyleyse her şeyden vaz mı geçeceğiz? Tabii ki hayır. Öncelikle fark etmemiz gereken bazı gerçeklikler var. Şöyle ki: