Meslek Seçimi Nasıl Yapılır? (2/3)

Yeteneğe Göre Meslek Seçimi

Kalabalık bir caddede dolaşan insanlar.

İnsanlığın %90’ı aptaldır. Modern görüşleri sizi yanıltmasın. Onlar IQ’ları 80 ila 100 arasında seyreden, eleştirel düşünme kabiliyetinden yoksun ilkel primatlardır. Çoğu üç boyutlu hayal kuramaz. Bazısı vardır ki iç sesini bile duyamaz.

Milyonlarca yıllık ataları gibi birbirlerini taklit ederek yaşarlar. Aynı müzikleri dinler, aynı kıyafetleri giyer ve aynı yerlerde barınırlar. Onları tanımlayan herhangi bir nüans yoktur. Gösterdiğiniz ufacık bir farklılık hemen dikkatlerini çeker. Tıpkı yetenekli bir bireyin ışıldaması gibi.

Sakın buna aldanmayın. Kendinizdeki farklılığı onların vasatlığıyla kıyaslamayın. Eğer kıyaslarsanız kendinizi kaybeder, daha küçücük bir kıvılcımken güneş olduğunuzu zannedersiniz; ta ki gerçek bir rakip tarafından ezilene dek.

Onlar hiçbir şeyden anlamazlar. Boş derslerde defter kenarına karaladığınız basit bir çizime başyapıt muamelesi gösterirler. Övgüleri hep abartıdır.

“Kanka! Sen bence ressam ol. Yani burada harcanıyosun.”

Gerçekten öyle mi? Bu arkadaşın cidden çizimden anladığını varsayalım ve gördüğü resim de harbiden bir baş yapıt kalitesinde olsun. “Harika çizmişsin.” yorumu yine de boş bir değerlendirmedir. Çünkü kalite, üzerinde harcanan zamana göre belirlenir. O çocuk bu yorumu yaparken bizim ne kadar sürede o çizimi yaptığımızı bilmeden konuşmuştur.

Bir kadın parkta oturmuş çizim defterine bir şeyler karalıyor.

Aynı resim profesyonel biri tarafından değerlendirildiğinde ise ortaya çıkan sonuç can yakar. Aslında ne kadar yetenekli olduğumuzu değil, ne kadar verimsiz çalıştığımızı anlarız. Sonuçta profesyonel dünyada “haftalarca süren çizim” diye bir konsept yoktur. Kimse bizim keyfimizi beklemez. Her şey zamana bakar. O yüzden, sıradan insanların tepkilerine güvenmemek gerekir; özellikle de meslek seçimi yaparken.

Sanat alanında ilerlemek isteyen çaylaklar en çok bu aşamada yıpranırlar. Çünkü aptalların arasında baş tacı olurken profesyoneller arasında paspasa dönmek insanda özgüven bırakmaz. Altyapısızlık yüzünden uzun mesailere kalırlar ve buna uykusuz geceler de eklenince bedensel sağlıklarını büyük ölçüde kaybederler.

(bkz: Depresyondan Kurtulma Yolları)

Hayalindeki Meslek Kabusun Olabilir

En etkili tuzaklar, en cezbedici yemlerle donatılırlar. Öylesine etkilidirler ki tuzak oldukları besbelli olsa bile kurbanlarını yakalarlar. Herkesin bir yemi vardır. Piyasa koşullarını bilmeyen yeni mezun bir gencin yemi de hayalleridir. Ona hayallerini gösterin ve çırpınışını izleyin. Belki yıllarca önünde süzülen o havucun peşinde koşacaktır.

İşveren tayfa, hayallerin el üstünde tutulduğu bu düzenden oldukça memnundur. Çünkü para vermeden çalıştırmanın en kolay yolu umutları sömürmektir. Bir-iki güzel söz, çakma bir unvan ve geleceğe dair vaatlerle bizi aylarca çalıştırabilirler. Başarılı olduğumuza inandığımız bu illüzyonun içerisinde kullanıldığımızı fark edemeyiz bile.

(bkz: Çok Çalıştığım Halde Kazanamıyorum)

Elbette bu tatlı rüyanın da bir gün sonu gelir. Hayallerimizin başkasının şirketinde gerçekleşmeyeceğini bir şekilde anlarız. Bu aşamada kendi işimizi kurmak doğru bir adım gibi görünür. Tabii ki de bu kararımız, zorlukların biteceği anlamına gelmez. Bu sefer de ağır vergi yükü altında ezilmeye başlarız. Hatta para kazanacağım derken borçlu çıktığımız bile olur.

(bkz: Kazanca %38 Vergi – YouTube)

Kapşonlu genç bir adam elleriyle yüzünü kapamış.

Ürettiğimiz mal ve hizmete talep bulamamak, üstüne ağır vergi yükleriyle cebelleşmek ciddi boyutta stres yaratır. Hayalimizdeki meslek, bir anda kabustan farksız hale gelir. Huzur veren bir hobinin kabusa dönüşmesi gerçekten berbat bir histir. Ağır vergi yükü ve talep dengesizliğini bir şekilde aşanlar ise yeni bir bariyere takılırlar; o da “verimlilik”.

Hatırladık mı verimliliği? (hani zamanlama falan)

Tüm bu hengamenin arasında talebi karşılayacak verimli üretim yöntemleri bulmamız gerekir. Başarabildiysek ne mutlu bize. Artık hobimizle para kazanan biri olmuşuzdur. Ne hobi ama değil mi? İşler yine döndü dolaştı bol stresli baba mesleğine geldi. Artık “Hobim.” dediğiniz şey de lanet, sıkıcı bir iş oldu. Tıpkı sıradan insanların çalıştığı sıkıcı işler gibi.

Peki bunun daha kolay yolu yok mu?