Üniversiteler Hayal mi Satıyor? (4/5)

Türkiye’deki Üniversiteler Gerçekten Bilim Yapıyor mu?

Üniversiteyi üniversite yapan şey nedir? Kampüsün o bakımlı, yemyeşil çimleri mi? Kıç katili rahatsız sandalyeleri mi? Mikroskobu yetersiz laboratuvarları mı? Baş döndüren amfileri mi yoksa karton bardaktan içilen bayat çayları mı? Tabii ki de eğitim kadrosu.

Üniversiteyi üniversite yapan orada üretilen bilim ve o bilgiyi gençlere aktaran eğitim kadrosudur. Yapılan üniversite binasının içini masa ve sandalyeyle doldurmak devlet için en kolay şeydir. Asıl önemli olan bu kurumlarda bilim üreten insanları toplayabilmektir. Peki bu bizde var mı? Evet, yoğhhk!!

Memur Zihniyetinde Üniversite Hocası Olur mu?

Üniversitelerdeki eğitim kadrosu tam bir felaket. Tekrar etmekten bıktım, yine söyleyeyim. Profesör mü, lise hocası mı belli olmayan adamlar var. Adam kadrolu olmanın huzuruyla yaşıyor. Egosu tavanda bir kadro profesörü. Oraya maaş almaya gelmiş.

“Ben anlattığı konuya hakim olan çok az profesör gördüm. Böyle insanlar çocuklara heyecan da veremiyorlar.”

– Prof. Dr. Celal Şengör

Öğrenci azıcık ters çıkınca tutanak tutmalar. Öğrenciyi arkadaşlarının yanında rezil etmeler. Haksız gerekçelerle bıraktığı öğrencisini odasına çağırıp yalvartmalar. (Bunu bölüm birincisi arkadaşıma yaptılar.) Sevmediği öğrenciye kafayı takıp düşman bellemeler. Hoşuna giden prezantabl öğrencileri (çeşitli şekillerde) kayırmalar. Derse girmemeler. İnternetten bulduğu white paperları ders notu diye öğrencilere dağıtmalar. Daha sayamayacağım bin bir türlü pislik ve dahası…

Tomar tomar paranın üzerine atılmış mezuniyet kepi.

(Profesörlerin hepsi böyle değil dememe gerek var mı? Peki lise hocalarının da hepsinin böyle olmadığını söylememe gerek var mı? Bizi takip edenlerin bu açıklamaları yaptırmayacak kadar zeki insanlar olduğunu düşünüyoruz ama yine de yapmış olalım.)

“Türkiye’de üniversite okumak dört sene vakit kaybıdır.”

– Prof. Dr. Celal Şengör

Özetlersek: üniversitenizin kalitesini en iyi gösteren şey orada ne kadar bilim üretildiğidir. Türkiye’deki üniversitelere bir bakın.

Hangisi ne üretmiş de günlük yaşamımızda kullanıyoruz. (Bilen var mı?) Ya da orada üretilip dünyaya pazarlanan ve ülkeye katma değer sağlayan kaç tane teknolojimiz var? Sokaktaki insanlar üniversitelerimizin geliştirdiği kaç teknolojiden haberdar? Biz sadece oraya iş bulmak için gidiyoruz ve onu da bulamıyoruz. Sonuç dört senelik vakit kaybı. Bunları iyice düşünün.

Üniversitenin kalitesini gösteren bir diğer unsur da oradaki profesörlerin alçak gönüllülüğüdür. Eğer hocalarınız One Piece’deki yanına yaklaşılamayan Kutsal Ejderler gibiyse oradan bir cacık olmaz. Gerçekten bilim felsefesine sahip bir insanın bu şekilde ağır bir egosu olamaz. İnsan olgunlaştıkça alçak gönüllü olur, atarlı yaşlı ergen olmaz.