Yalnızlık Gerçekten Düşmanımız mı? (2/7)

Basit Adama Göre Yalnızlık Nedir?

Hiç düşündün mü? Çevrende aynı zevkleri paylaştığın, aynı side quest’in yolcusu olmuş bir sürü şişman FRP’ci varken, neden hala bir kızın peşindesin? Yalnızlığın gitsin diye mi? Tabii ki de değil. Asıl amacın başka. O zaman derdini yansıtış biçiminde bir sorun yok mu?

Kalın gözlüklü, papyonlu adam.

(bkz: Omega Erkek)

Yalnız mısın? Değilsin tabii ki. Bir sürü kafa dengi kankin var. Olay şuraya geliyor. Sen yukarıdaki “basit adam” tabirindeki adamsın, her ne kadar kendini onlardan üstün görsen de onun alternatif bir klonusun. Bunu kabul et. O adam  amca oğlunun koltuk altına tavla takımını sıkıştırmak için zar atar, sen kutsal şövalyeni ejderhaya ulaştırmak için zar atarsın. Aranızdaki fark, sadece konum (lokasyon) farkıdır. Kültür farkıdır. Derdinizin ilacı aynıdır. O özel kadını bulmak.

(bkz: “O Çok Özel Kadını” Aramak)

Basit adamın asıl sorunu şu: Algı yanılması. Ne istediğini algılayamaması. Derdini kendine dahi izah edememesi. (Bunda kibrin de etkisi büyük.) Susuzluk hissi de böyledir. Uzun süre susuz kaldığınızda acıktığınızı sanırsınız. Çünkü muazzam bir ilimle yaratılmış kusursuz vücudunuz, açlıkla susuzluğu ayırt edemez, sinyalleri birbirine karıştırır. Bir iki bardak su içseniz açlık hissi gidecektir belki ama onun yerine tıkınmayı seçersiniz.

Basit adamın yalnızlık hissi de buna benzer.

  • Tamamen yanlış algılama > “Çok yalnızım.”
  • Yanlış durum değerlendirmesi > “Bir kız arkadaş bulmalıyım.”
  • Yanlış sonucu eyleme dökme > “Buse akşam partiye geliyor. Bu son şansım! Vakit kaybetmeden ona açılacağım.”

(bkz: Kız Arkadaş Bulmak İçin Acele Etmek)

Gerçek Yalnızlık Nedir?

Evet, yalnızlık sadece “basit” adamın kadınsızlığından ibaret değildir. Yalnızlığın bir çeşidi daha vardır ki o en acılı yalnızlıktır. Gerçek yalnızlık… Bu tür bir yalnızlık, o özel kadınının peşinde koşan basit adamların sevgi açlığından çok daha ötededir.

Koca bir akıl hastanesinde tek akıllının kendiniz olduğunu hayal edin. Söylediklerinizin havada kaldığı, konuşmanızı kimsenin dinlemediği, paylaşımdan uzak bir dünya… Burası öyle bir yer ki komedi şovlarındaki esprilerden, oynanan kahvehane oyunlarına kadar hiçbir şey sizin için değildir. Zevkler basit ve sıkıcı, espriler kaba ve yüzeyseldir. Dinlenen müziklerden, vakit öldürülen sosyal mekanlara kadar tüm alışkanlıklar size ızdırap verir. Bu yüzeyselliğe karşı tepkinizi koyduğunuzda, “Yağu sen de hiçbi şeyi beyenmiyon bilaaaader.” derler.

Sigarayla kahve içen şapkalı şişman genç

(bkz: Delta Erkek)

Bazen düşünürsünüz. “Lan!  Şu koca dünyada bana uyan hiç mi bir şey yok? Ben gerçekten bunların dediği gibi tuhaf biri miyim?” Bu sorgulamalarla birlikte acılı süreciniz daha da artar. Yalnız kalmamak için seviyenizi daha da düşürürsünüz. Sanırsınız ki “Onlar gibi davranarak onlara uyum sağlayabileceğim.” ama olmaz. Yapamazsınız. Ne yaparsanız yapın, eğreti durur. Bu yüzden daha da acı çekersiniz. Vazgeçerseniz, bu sefer de yalnızlığınız acı verir.

Basit adam buraya kadar söylenenlere göz ucuyla bakar ama anlam veremez. “Ne diyo la bu?” deyip bir sonraki başlığa geçmiştir bile. Eğer ki sen! Evet, sana söylüyorum. Sen, bu söylediklerimde kendini bulduysan, yalnız olmadığını bilmelisin. Ne kadar çamur, çomar bir mahallede yaşarsan yaşa, küçük elit grubumuza dahilsin. Özelsin ve eğitilebilirsin. Önceki anlattığımız basit adam, bizi çok uğraştıracak ama sen ona anlatılanları dinlerken bile kendi kendine çözümler bulacaksın. Kapasiten var.

Gördüğün gibi… Yalnız değilsin. Bunları tek düşünebilen de sen değildin. Biz de varız. İnternetin olduğu bir çağda yaşadığın için şükret. Arabesk kafasını bırak ve çevrendeki olanakları görmeye başla!