Yalnızlık kavramını anlatan soyut bir resim. Bir sürü bilyenin ortasında tek bir misket var.

Yalnızlık, insanlığın en temel korkularından biri. Çünkü ucunda ölüm var. Daha doğrusu vardı. Olası bir sürgün demek, ölümün en uzun ve acılı yolu demekti. Günümüzde koşullar çok değişti. Yalnızken de mutlu olabileceğimiz sayısız imkanımız ortaya çıktı ama yine de yalnızlıktan ölümüne korkuyoruz. Son zamanlarda aldığım korku dolu maillerden de bunu çok net görebiliyorum. Gelen mailler paragraflar dolusu vesvese, hüzün ve öfke içeriyor, ama dikkatli baktığımda tüm o süslü cümlelerin ardından şunu görüyorum:

Ben çok yalnızım, ileride yalnız kalacağım için çok korkuyorum. Lütfen bir kadın bulmam için bana yol göster!

Evet arkadaşlar. O kadar uzun uzadıya gelen mailleri kısaltınca ortaya bu çıkıyor. Evet, komik gibi görünebilir ama bu durumu yaşayan bilir. Yalnızlık alay edilecek, şakaya gelir bir durum değil. O yüzden yalnızlara olan saygımı, onların sıkıntılarını irdeleyerek göstereceğim.

Bu öylesine derin bir konu ki tek başına bir makale yeterli değil. O yüzden parçalar halinde yalnızlığın çeşitlerine değinip tek tek çözümler üretmeye çalışacağım. Tabii ki bunlar kendi deneyimlerimden elde ettiğim çıkarımlar. Ben doktor değilim. Bu alanda herhangi bir başarım da yok. Hatta hiçbir halt değilim, ama gençliğimde en derin yalnızlıkları yaşamış biriyim. O yüzden bu konuda iki çift laf etmeyi kendime hak görüyorum.

Bu yazıyı okurken beni bir kurtarıcı gibi değil de dünyayı benim gördüğüm şekilde görmenizi sağlayan bir gözlük gibi düşünün. Termal gözlükleri bilirsiniz. Bu cihazlar onu takan kişiyi mükemmel bir avcı yapmaz. Sadece işini kolaylaştırır. Yani attığını vurmak yine o kişiye kalır. Benim burada yaptığım da aynen bu. Neyse, lafı fazla uzatmadan yalnızlık kavramını inceleyelim. İlk iş olarak yalnızlığı benim gördüğüm gibi size göstermekle başlıyorum.

Yalnızlık Nedir?

Yalnızlık, çok fazla boş vakti olan rahat adamın yaşadığı bir lükstür. Konfor alanında karnı tok, sırtı pek yaşarken, bir taraflarının sızlamasıdır. Bilirsiniz, basit adamı sıcak bir yuvaya sokup, karnını doyurduğunuzda isteyeceği üçüncü şey bellidir. Tabii ki de yanına kadın isteyecektir. Zaten tüm hayat amacı da budur. Ama ne hikmetse bu sıkıntısını sonradan öğrendiği arabesk kültürle yüceltir. Devlet meselesi yapar.

Etrafa üzgün üzgün bakarak yürüyen bir adam.

(bkz: Gama Erkek)

Halbuki çözümü basittir, ama asıl sorun bu ilkelliğini kabullenemeyecek kadar kibirli olmasıdır. Profiline 155 mısralık şiirler döşeyeceğine “Gadın istiyom.” yazsa, daha samimi bir tablo çizecektir.

— Sen ne diyorsun yahu! Yalnızlık bu kadar küçümsenecek basit bir konu mu?! O yalnızlık ki…
— Bir dakika! Sakin! O dediğine de geleceğim.

Önce basit adamın yalnızlığını biraz açalım. “Basit” derken tam olarak neyi izah etmeye çalıştığımı göstereyim.