Uçsuz bucaksız arazide bir ağaç.

Bu konudaki en büyük hataların şunlar; “Neden sevgilim yok?” sorusunu kendine soruyorsun fakat bu sorunun yanıtını hep başkalarında arıyorsun. Eksik ve yanlışlarını görmezden gelip hep karşı cinsi suçluyorsun. Kendini özel sanıyorsun ve bu yanılgından güç alarak sorumluklarından kaçıyorsun.

Evet, senin de özel yanların var elbet. Belki de gerçek potansiyelini açığa çıkaramadığın için bu durumdasın. Geçerli mazeretlerin muhakkak var. Etrafın kezbanlar veya barzolarla sarılmış olabilir. Bu yüzden yalnız kaldın belki de. Lakin günah keçisi sadece onlar değil. Zaten bunları bir önceki “yalnızlık” makalesinde anlatmıştık.

(bkz: Yalnızlık Gerçekten Düşmanımız mı?)

Peki neden böyle? Neden sevgilin yok? Çomarları ve kezbanları geçelim. Onlar zaten hak ettikleri eleştiriyi bizden fazlasıyla alıyorlar. Peki ya sen? Sen ne kadar kendini eleştirdin? Bu durumdan kurtulmak istiyor musun? Cevabın “Evet!” ise eleştirilme sırasını sen alıyorsun. Buna izin verirsen, kafanda oluşan “Neden sevgilim yok?” sorusuna beraber yanıt bulabiliriz.

Benim Neden Sevgilim Yok?

Hayat, hiçbir zaman kendini tanımana fırsat vermez. Okul, arkadaşlar ve bilgisayar oyunları… Üstüne bir de senin yerine düşünen, senin adına kararlar alan ailen vardır. Tüm bunların yanına ergenliğin verdiği salaklığı da eklersek, durum içinden çıkılamaz bir hal alır. Sorunlar üst üste geldiğinde ergenliğin isyankarlığıyla köşene çekilip karalar bağlarsın. Lakin zaman akıp gider. Dışarıda hayat devam ederken sen kendi dünyanda koza örüyor olursun.

Tüm bu süre zarfında kimse seni anlamaz. Kimse “Bu çocuk niye bu hale geldi?” diye sormaz. Ve sonuç: Zaman akıp gider ve sen burada, bu yazıyı okuyor olursun. İçinde bulunduğun geç kalmışlık hissi sana derin korkular yaşatır. Ayağına takılan en büyük engel de budur zaten. Hemen iyi-kötü birini bulmaya çalışmak…

Gece vakti sokak lambalarıyla ışık oyunlarının arasında yürüyor.

Yalnızlığın soğukluğu öylesine dehşet vericidir ki bu korkuya kapıldığında mantığın devre dışı kalır. Mutlaka bir şeyler yapmak ve bu histen kurtulmak istersin. Tabii ki en kestirme ve aptalca yöntemlerle. Nişanlanan eski sevgiliye mesaj atmaktan tut, gülümseyerek para üstü uzatan kasiyere yürümeye kadar, geniş bir mallık yelpazesinden bahsediyoruz.

Bu tarz hareketler, panikle verdiğin kararların ürünüdür. Korkuya kapılıp mantık bariyerinden çıktığın anda, yaptığın aptallıkları fark edemezsin. Olumsuz durumlar yaşadığında ise hatalarının faturasını çevrendekilere kesersin. Yalnızlık girdabına kapıldığın kısır döngü tam da böyle başlar. Sürekli hata yapıp hiç ders alamamak… Gerçekten berbat bir durum…

Görüldüğü gibi tüm bu yaşadıklarının sorumlusu aslında sensin. Bugüne kadar öyle şeyler yaptın ki yalnızlığı sonuna kadar hak ettin. “Yalnızlık tam sana göre.” desek abartmış olmayız. Eğer bize kızmak yerine okumaya devam edersen, seni yalnızlığa iten asıl sebepleri maddeler halinde görebilirsin.

O halde başlayalım! Yalnızlık tam sana göre, çünkü: