Neden Sevgilim Yok? (2/3)

Yalnızlık Tam Sana Göre, Çünkü:

Oyuncak bir ayı köprü kemerinde oturuyor.

Öncelikle: Bu maddelerin sadece bir tanesinde bile kendini buluyorsan büyük sıkıntıdasın. O yüzden ciddiye almanı öneririm. Başlayalım:

  • Mükemmel biri olduğuna inandığın için mükemmel insanı arıyorsun. O “çok özel” insanı bekleyip duruyorsun. Sana göre; “Hayatta mutlu olmak için mutlaka bir çift olarak yaşamak gerek.” Ve daha kötüsü: “Çiftleşmen gereken insan mutlaka ‘ruh eşin’ olmalı.” Bu kafada olduğun için seninle yakınlık kurmaya çalışanların en küçük kusurları bile sana batıyor.
    (bkz: Ruh Eşi Arama Takıntısı)
  • Sosyal becerilerin berbat. Zihnindeki havai fişek gösterisini kelimelere döktüğünde, ortaya minik kıvılcımlardan başka bir şey çıkamıyor. Kitap okumuyorsun, insanlarla pratik yapmıyorsun. Diksiyonun berbat! Ama bunun farkında bile değilsin. Çünkü sana göre sen zaten her şeyin en iyisini biliyorsun. İlk olarak bu ukalalığından vazgeçmelisin.
    (bkz: Ukalalıktan Kurtulmak)
  • Her konuda çıkıntısın ve bu huyunu marifet sayıyorsun. En küçük şeyler için bile çevrendekilerle tartışmaya giriyorsun. Yok Apple iyi, yok Samsung şöyle. Sanki bu şirketlerden para alıyormuş gibi davranıyorsun. Sadece bu da değil, her şeyde böylesin. Yanında beş dakika durulmuyor.
  • Kimsenin bilmediği müzik gruplarını dinlemen, içki şişelerini biriktirmen, garip kıyafetler giymen seni diğerlerinden farklı kılmıyor. Sen kendini farklıymış gibi hissediyorsun sadece. Başka insanlar seni, senin kendini gördüğün gibi göremiyorlar. Tek yaptığın kendi kendini dış dünyadan soyutlamak. Bu yüzden onların ekosistemine dahil olamıyorsun. Yaptıkları her şey sana işkence gibi geliyor. Dolayısıyla yalnız kalıyorsun. Bazı şeyler için fedakarlık yapmalısın. Bir kere olsun memnuniyetsizliğini belli etmeden bir türkü bara gir mesela. Ölmezsin. (Ben nefret ettiğim için aklıma ilk o geldi. Sana göre de rock bar olur. Her neyse…)
  • Egon hep tavanda, kendini beğenmişlik diz boyu. Bir iki şey biliyorum diye kalan tüm eksikliklerini görmezden geliyorsun. Olumsuz bir durum yaşadığında ise etrafına çamur atıyorsun. Öyle kibirlisin ki yeteneksizliğin yüzünden mahkum olduğun bu yalnızlığı, sanki kendi seçimininmiş gibi göstermeye çalışıyorsun. Bu zihniyetten kurtulmadıkça sana en yakışan şey yalnızlık olacak. Bunu anlamalısın.
  • Evde oturmaya bayılıyorsun. Gezip tozmak gibi basit, zevkli ve sağlıklı bir aktivite bile senin için işkence. Sevdiğin oyunda “premium item” düşürmek, birileriyle sohbet etmekten daha eğlenceli. Şunu hayal et; ola ki sevgili yaptın. Sen bu haldeyken o kız arkadaşın sana kaç gün katlanabilir? Peki sen ona katlanabilir misin? Her akşam yürüyüş yapmaktan bahsediyoruz. Alışveriş merkezi seanslarını saymıyorum bile. O halde; “Neden sevgilim yok?” diye kendine kendine sorman biraz tuhaf değil mi?
  • Peki evin yolunu bilmeyen takım burada mı? Kimler onlar, tanıyalım: Her köşe başında kaka yapar vaziyette oturan reyizler veya sağda solda insanları izleyip kikirdeyen o kız grubu. Eğer ki sen, bu iki gruptan birine dahilsen “Neden sevgilim yok?” diye şaşırmamalısın. Neden? Çünkü çevren, aynı torna tezgahından çıkmış gibi görünen tek düze insanlarla dolu. Bu insanların en büyük özelliği de nedir? Dedikodu ve birilerini kınamak… İnsanları sürekli alaya alan tiplerin arasında kalırsan, özgüvenin ciddi zarar görür. O ortamda alay edilip kınanan her olgu, ayağına takılan bir prangadır. El ele tutuşup koşan bir çiftle mi dalga geçtiniz? Artık o hareketi sen de yapamayacaksın. Ne kadar içinden gelse bile… Böylece duygularını ifade edemeyen utangaç birine dönüşeceksin. Ve sonuç: Sıfır özgüven…
    (bkz: Özgüven Nasıl Kazanılır?)
  • Hiç düzenli spor yapmadın, arada bir yapmaya kalkıştın ama erteledin. Çünkü disiplinsizsin. Fiziksel ve mental anlamda tam bir çöpsün. Yazılarımızı takip ediyorsan; kadın-erkek fark etmeksizin, tüm insanların fiziksel görüntüye karşı zaaflarının olduğunu zaten öğrenmişsindir. Buradan yola çıkarak aynanın karşına geç ve kendine bak. “Karşı cinsin yerinde olsam bu aynadaki kişiyle yatar mıydım?” diye kendine sor. “Neden sevgilim yok?” sorusunun cevaplarından biri de aynadaki yansımada saklı.
    (bkz: Erteleme Hastalığından Nasıl Kurtulurum?)
  • İlişki demek lojistik demektir. Lakin senin ciddi bir lojistik sıkıntın var. Düzenli gelirin yok. Bu durumda sevgili bulmayı geçtim hemcinslerinle bile rahatça gezip tozamazsın. Burada bir şeye daha dikkat çekmek lazım. O da şu: Bir işin olsa bile eline geçen parayı ziyan etmen. Zar zor kazandığın kısıtlı parayı da oyuna, ekran kartına ve karakter skin’lerine yatırman. Aslında bunlar en masum harcamaların. Bu parayı içkiye, sigaraya ve uyuşturuya yatırdığını düşünmek bile istemiyoruz. Hele ki zengin görünmek için en son çıkan telefonun peşindeysen puh sana!
    (bkz: Zengin Neden Zengindir? Fakir Neden Fakirdir?)
  • Ve en önemlisi: Az önce sayılan tüm bu yatırımların sadece birilerini tavlamak için yapıldığını düşünmen. Vücut geliştirmeden kitap okumaya kadar ne kadar aktivite varsa. Çünkü sana göre bir sevgili için bu kadar eziyet çekmek rezillik. Ama ne hikmetse konu vücut geliştirmeden açılınca bir kere olsun kendi sağlığını düşünmemişsin. Aklına hemen karşı cinsi etkilemek gelmiş. Bu kafada olmana rağmen rezillikten bahsediyorsun. Hayatta hiçbir hedefi olmayan amaçsız biri olmak böyle bir şey işte. Bahane, kınama ve nefret döngüsü…

Hatırlatma: “Neyse ki bende hepsi yok.” diye sevinme. Bu maddelerin birine bile sahipsen, işin çok ama çok zor. O sorununu mutlaka çözmelisin.

Neden Sevilmiyorum?

Kabul et ya da etme, böyle devam ettiğin sürece yalnızlığı hak ediyorsun. Hatta, yalnızlık tam sana göre. Çünkü farklısın ama bu farklılık iyi bir farklılık değil. Kıl bir karakterden kaynaklı farklılık. Bu farklılığın bedelini de çok ağır bir biçimde ödüyorsun.

Evet, beynin zehir gibi çalışıyor. Çoğu konuda bilgili ve yeteneklisin. Sanattan ve bilimden anlayan ince bir ruha sahipsin ama şunu da kabul etmelisin. Sen hâlâ bir hiçsin. Çünkü hep konuştun, hep öğrendin ama hiç aksiyona geçmedin. Söylediklerin hep havada kaldı.

Sana göre; hiçbir zaman değerin bilinmiyor. Harcandığını düşünüyorsun. Kafanda kurduğun hayal dünyasında; senin keşfedilmen ve en tepeye konulman gerekiyordu ama çevrendeki geri zekalılar üstün yeteneklerini fark edemediler bile. Yaptığın iyilik ve güzellikler hiçbir zaman ödüllendirilmedi. Bu sebeple çevrene karşı hep kızgınsın. Hayata karşı hep umutsuzsun. Tembelliğin, öfken ve kindarlığın bu yüzden.

Merdivenlerde oturan spor şapkalı genç bir adam.

Tüm bu yaşadıklarına rağmen gerçekliği nasıl görmezden geldiğini biz de anlayamıyoruz? Nasıl oluyor da hemcinslerin bile sana düşmanken “Neden sevgilim yok?” diye sorabiliyorsun? Aslında cevabın basit. Bu sorunun yanıtını bulman için tek bir gerçeği anlaman gerekiyor.

“Bir larva olduğun gerçeğini.”

Özel olduğunu hissetmen veya gerçekten özel olman, küçük bir larva olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Bir gün herkesin hayran kalacağı bir kelebek olacağını umarak yaşıyorsun ama çok beklersin.  Kendini geliştirmediğin sürece küçük bir larva olarak kalacaksın. Acı ama gerçek bu. Bu senaryoyu değiştirmek istiyorsan ne olduğunu artık kabul et!

— Söyle bakalım! Nesin sen?!
— Ben bir larvayım…

He şöyle! Önce bunu kabullen. Kendini özel bir kar tanesi sanmayı bırak. Böyle devam edersen bir larva olarak hayatın sonlanır. Bu durumdan kurtulman için seni larvaya dönüştüren asıl meseleyi analiz edelim: