Memur Zihniyeti Nasıl Formatlanır? (3/5)

Rol Yapma Oyunu VS. İş Hayatı

Biri siyah biri yeşil olan RPG zarları.

Hayat bir rol yapma oyunuysa biz bu oyunun kaybedenleriyiz. Server’lar çok yoğun, oyuna çok geç girdik. Tüm map’ler istila edildi, tüm class’lar alındı, tüm event’lara girildi, tüm item’lar loot’landı. Bize de kala kala 10 level mob’ların dolaştığı çorak topraklar kaldı. Asla yükselemeyeceğimiz bir klasmana mahkum edildik.

Normalde böyle bir durumda ya yeni bir sunucunun açılmasını bekler ya da oyundan defolup gideriz. Ama yaşadığımız hayata hiçbir zaman yeni bir sunucu açılmayacak! Bu gerçeği kabul etmemiz gerek. O yüzden onlarla aynı oyunu oynamak ve onları kendi kurallarıyla yenmek zorundayız. Tıpkı bir girişimcinin yaptığı gibi. O girişimci de zamanında senin gibi memur olmak istemişti. Lakin bu oyun onu en çetin dungeon’lara girmeye zorladı.

Uçsuz bucaksız devam eden kemerli bir yer altı tüneli.

Doğru anladın. Özel şirketler gerçek dünyanın dungeon’larıdır. İçlerinde dolaşıp duran zombiler, ortalığı birbirine katan goblinler ve başlarında onları yöneten güçlü boss’lar vardır. Kafayı masadan kaldırıp etrafına bakan herhangi biri, fazladan üç beş gold için arkadaşının kuyusunu kazan bir goblin‘i rahatlıkla görebilir.

Fakat ne acı ki oyunlarda 15 ila 30 dakika arası süren bu çile, gerçek dünyada 14 saate kadar uzar. Peki memur zihniyetine tümüyle teslim olmuş biri bunu yadırgar mı? Tabii ki hayır. Yarının bilinmezliği üzerine kafa yormaktansa günlük işkenceye razı olur. Altınları toplayıp tüymesi gereken bir zindanda bile hayat boyu kalıcı olmaya uğraşır.

Memur Zihniyeti ile Özel Sektörde Çalışmak

Daha en başından bu zindandan nasıl kurtulacağımızı maddeler halinde yazabilirdim ama yapmadım. Çünkü hiçbir işe yaramazdı. Nitekim çözüm dediğimiz prosedür basit yöntemlerle değil zihniyet değişimiyle olur. Yani o kadar yazıyı okutmamın sebebi sizi tek bir probleme odaklamaktı. O da memur zihniyeti.

Artık şunu anlamanız gerek. Memur kafasıyla özel sektörde barınamazsınız. Çünkü zorlukları tattığınız ilk hafta, bu işkenceye uzun vadede nasıl katlanacağınızı düşünürsünüz. Halbuki o iş yerinde geçirmeniz gereken süre maksimum üç aydır.

Bir parkın bankında ellerini başına koyup iki büklüm düşünen genç bir adam.

Çevrenizin verdiği garantici telkinler sizi böylesi bir cehenneme bile ömürlük kapak atmaya iter. Her türlü eziyete rağmen “Oh! En azından işim var.” dersiniz. Üstelik bu mantalite sadece iş yerinde de kalmaz tüm hayatınıza yansır, ilişkilerinize bile.

“Sevgilim arkadaşlarımla takılmama dırdır ediyor. Geçen de Instagram’da eski sevgilisiyle yazışmalarını gördüm. Ama olsun. En azından boşta değilim. Bir sevgilim var…”  

Şayet buraya kadar okuyup içinde bulunduğunuz durumun vahametine ikna olduysanız gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Ne zaman batacağı belli olmayan kıytırık bir şirket size kariyerinizle ilgili gelecek planlarınızı sorduğunda onlara götünüzle güleceksiniz. Önünüze attıkları kariyer vaatleri size basit bir köpek oyuncağı gibi görünecek. Sonuçta kimsenin şirketine mürit olmak için doğmadınız.