Aşağılık Kompleksi Nasıl Aşılır? (3/3)

Kompleksli Biri Olduğumu Nasıl Farkettim?

Balık avlayan çocuklar.

Aşağılık kompleksinden muzdarip olduğum yıllarda rastgele doğduğum bir şehrin, rastgele kaydolduğum bir okulundaydım. Ciğeri beş para etmez bir arkadaş çevrem vardı ve ne yazık ki onları çok önemserdim. Onlara hoş görünebilmek için elimden geleni yapar, her konuda kendimi öne atmaya çalışırdım. Özetle, varlığı yokluğu belli olmayan silik bir tiptim.

Şaka yapıldığı zaman espriyi anlayamaz, benimle alay ettiklerini düşünürdüm. Şakayı ciddiye alıp savunmaya geçtiğimde ise daha da komik bir duruma düşerdim. Bu böyle yıllarca sürüp gitti. Ta ki bir gün benden daha kompleksli, benden daha silik ve benden daha ezik bir çocuk arkadaş grubumuza dahil olana kadar.

Yeni gelen çocukla şakalaşırlardı ve o bunu bir türlü anlayamazdı. Şakayı gerçek sanıp kendini savunur, içine düştüğü durumu daha da zorlaştırırdı. Halbuki kendi de şakaya gülüp geçse hiç bu kadar dikkat çekmezdi.

Bir grup kız sırıtarak kendi fotoğraflarını çekiyorlar.

Ona baktığımda, sanki kendimi uzaktan izliyor gibiydim. Fakat nasıl desem; ben de bu çocuğun haline gülüyordum. Onun yaşadıklarını en iyi bilen ben olsam da açıkçası ne hissettiği umurumda bile değildi.

İşte o sırada kafamda şimşekler çaktı. Evet! benim de çırpınışlarım kimsenin umurunda değildi. Ortada sadece bir eğlence dönüyordu ve ben de bunu körüklüyordum.

İnsan sorgulamadan edemiyor: Evet, ben bir ezikmişim ve şimdi başka bir ezikle dalga geçiyorum. O zaman benimle dalga geçenler de en az benim kadar ezikmiş…

Aşağılık Kompleksinden Nasıl Kurtuluruz?

Bu duygudan hepimizin içinde bir parça var. Sonuçta hiçbirimiz bir Dr. Manhattan kadar kusursuz değiliz. Fakat buradaki kilit nokta, bu eksiklerin farkına varabilmek. Unutmayın, farkındalık çözümün en büyük tetikleyicisidir. Kendimize yapıcı sorular sorarak bu duygunun kökenine inebiliriz:

Bu hissin temelleri nerede atıldı? Ailemiz yüzünden mi böyleyiz? Yoksa okul arkadaşlarımız mı bizi bu hale getirdi?

Geçmişe dönerek komplekslerimizin kaynağını öğrendiğimizde çözümler de bir bir ortaya çıkacaktır. İlk etapta özgüvenimizi tazeleyerek işe başlayabiliriz.

(bkz: Özgüven Nasıl Kazanılır?)

Göl kenarında oturan, gün batımına bakan kadın.

Bir hatıramı paylaşarak konuyu tamamlamak istiyorum. Birkaç sene önce (2020) askere gidip gelmiş olanlar bilirler. Askerlik süreci kısa dönem ve uzun dönem olarak ikiye ayrılıyordu. Kısa dönemler uzun dönemlerce pek sevilmezlerdi. Sebebi de malum. Onlar “aslanlar gibi” 15 ay askerlik yaparken kısa dönem “poşetler” 6 ay yapıp çıkıyorlardı. Ne de büyük zulüm değil mi? Fakat içlerinden biri de çıkıp demezdi ki:

“Niçin biz de onlar gibi kısa dönem askerlik yapmıyoruz?”

Emin olun, bu “aslanlar” dört sene üniversite eziyeti çekmiş olsalardı, kendilerinden bir kademe düşük askeri bile süründürürlerdi ki süründüreni de görmüşlüğüm vardır. İki çentikli bir çavuş rütbesinin nasıl baş döndürdüğünü iyi bilirim.

Uzun namlulu bir tüfek ve çelik yelekler çimenlerin üzerindeyken.

Anlayacağınız o ki başarılı birini gördüğümüzde onun gibi olmak yerine onu kendi seviyemize çekmeye çalışıyoruz. Çünkü bunu yapmak çok daha kolay. Ama nereye kadar?

Biraz durup düşünün. Böyle devam ederseniz kim sizinle arkadaş olmak ister? Kim sizi bir partiye çağırır? Kim size güvenip sizinle iş yapar? Birlikte çalışmayı geçtim, iş yapacak eleman dahi bulamazsınız. (Uyuzluklarınıza en fazla 2 ay dayanabilir.)

Aşağılık kompleksini yenerseniz o gıpta ettiğiniz çevrenize bir rakip gibi değil, bilgisinden faydalanabileceğiniz bir hazine gibi bakarsınız. Çünkü onlar gibi olmak için onlara ihtiyacınız olduğunu bilirsiniz.

— Neeey! El âlemin dizlerine kapanıp yardım mı isteyelim yani! Kendimi milletten yardım isteyerek rezil edemem!
— Hayır. Sadece sen böyle düşünüyorsun, çünkü eziksin. Küçük bir ezik olduğun için kendi cehennemini yarattın. Tıpkı bir hırsızın, herkesi hırsız sanması gibi.

Soru sorabilmek bize katkı sağladığı gibi bizi karşıdakini takdir eden sayılı insanlardan biri yapar. Kibrimizi bir kenara bıraktığımızda kendimizi değerli insanların yakın çevresinde buluruz. Kim bilir, belki de hep isteyip de katılamadığımız o lüks akşam yemeğine davet ediliriz.

Şimdi biri de çıkıp tam yazının sonuna gelmişken: “Kardeşim ben boyumun kısalığından çok rahatsızım” gibi bir şey söylerse ona da tavsiyem şudur: Fiziksel kusurlarınızı düzeltemiyorsanız bundan yakınmak yerine sivrilebileceğimiz başka yönlerinize odaklanın. Tıpkı Tyrion Lannister gibi. (Bu karakteri canlandıran oyuncu sadece dizide değil, gerçek hayatta da örnek alınası biri.)

Neyse daha fazla uzatmayacağım. Eğer durumun kontrolden çıktığını düşünüyorsanız yardım istemekten çekinmeyin.