Kırılmış bir aynanın karşısında bağıran bir genç.

Orta Doğu coğrafyasında doğup da aile baskısı yaşamayan genç yoktur herhalde. Varsa da bunu istisnai bir durum sayarız. Eğer yaşınız yirmi beşin altındaysa, uzunca bir süre daha aileniz ile birliktesiniz demektir. Neden mi yirmi beş? Çünkü Orta Doğu dedik, boru değil. Buradaki ekonomik şartlar Avrupa’yı kıskandıracak düzeyde olduğundan, iş bulma imkanları da üst düzeydir. Hangi Avrupalı iki yıl deneyimli garson arar ki? Görün işte bizdeki kaliteyi. O yüzden on sekiz yaşımıza gelince tek başına eve çıkma hayalleri bizde hiç yok. Bu durum iş bulamamamızdan veya tüm maaşımızın kiraya gitmesinden değil, ailemizle yaşamayı çok sevdiğimizden. Onlara gönülden bağlıyız. Hem salondan gelen ve hiçbir şey anlaşılmayan o televizyon uğultusunu kim sevmez ki? Ben müptelasıyım…

Neyse olan olmuş artık. Yirmi beş yaşında da olsanız, otuz beş yaşında da olsanız ailenizle yaşayacaksınız. Bu da demek oluyor ki hayatımızın ortalama on beş senesini aile baskısı altında geçireceğiz. Öyle ki hayatımıza yön verecek makro kararlardan, mikro zevklere kadar bunun esiriyiz. Peki bu durumdayken delirmemek mümkün mü? Akıl sağlığımızı nasıl muhafaza ederiz? Bunlara değineceğiz. Ama önce aile baskısı hangi temel sebeplerden kaynaklanır? Onu inceleyelim.

Aile Baskısının Temel Sebebi Nedir?

Aile baskısı aslında insanlığın en eski problemine dayanır. O da (henüz) önlenemeyen ölüm hastalığıdır. İnsanlık ölümü yenmeyi başaramadığı ve varlığını yine de devam ettirmek istediği için en ilkel yönteme başvurur. O da gen transferidir. Genlerini yavrusuna aktararak kısmen de olsa hayata tutunduğunu düşünür. Başarılı gen aktarımını yapabilenler görevini tamamlamanın gururuyla ölür. Halbuki çocuğuna aktardığı genler, onun uzak bir yansıması bile değildir. Bakıp büyütmek için ömrünü adadığı bu insan, onun tam yansıması olmadığından onu kendisine benzetmeye çalışır. Sıkıntı işte tam burada baş gösterir.

Düşünsenize, bir üretim bandı var ve o banttan bir adet ürün alabilmeniz için, dokuz ay beklemeniz gerekiyor. Çıkan ürünün ne kalitede olacağı da belli değil. Size yaşatacağı gurur veya hayal kırıklığını anlamanız için minimum on altı sene gerekecek. Çok sıkıntılı bir süreç. Sipariş edilen mavi telefon kılıfı, kırmızı olarak geldiğinde bile insana dert oluyor. Olaya şimdi babanızın gözünden bakmaya çalışın. Aykırı bir birey olduğunuz zaman ona yaşatacağınız baskı ve stresi bir hayal edin. Baskıcı aile rejiminin baş gardiyanları işte böyle ortaya çıkıyor. Çekirdek aile diktatörüne dönüşmemek gerçekten zor. Bebeğinizi modifiye edeceğiniz günler de gelecek ama şuan (2019) durum bu…

En büyük dertleri de; “Bu çocuk ileride ne yapacak?” oluyor. Çünkü soy devamı ve hasta bakımı için üretilmiş bu ürün, hem üreme konusunda sıkıntı çekecek hem de sıra dışı fikirleri yüzünden belirsiz bir bekleyişe sebep olacak. İleride hasta bakımı yapıp yapmaması da garanti değil. O yüzden bu fidanın bir an önce yontulup olası bir değişikliğe mahal verilmemesi gerekir.